Genel

BÜYÜMENİN YALNIZLIĞI

Abone Ol 

Büyüklerimiz öğüt vermeyi, güzel giden şeylerdeki negatifliği görmeyi ve bunları en iyi anlarda bile söylemekten çekinmemeyi çok iyi bilirler ama yine de bazı konularda ne derlerse desinler, inanmamayı tercih ederdim. Şimdi, onlara hak vermek zorunda bırakıldığım bir konudan, büyümenin insanı kendi içine döndürüp yalnızlaştırdığından bahsetmek istiyorum.

Herkesin söylediği ve bildiği gibi görünen gerçek; belli bir yaştan sonra arkadaş olabilmek, uzun sürebilecek olan güzel bir dostluğun temellerini atmak zormuş. Küçükken, aynı toplumda büyümüş olmanın, yetiştirilen aileye uygun çevredeki insanlarla iletişime geçmenin en önemli getirilerinden biri günahın, doğrunun, şekillerin, hatta belki renklerin bile aynı olduğu insanlarla arkadaşlığa başlamamız. Bu süreçte temeller atılıyor ve inşa süreci başlıyor. Sırlar paylaşılıyor, emek veriliyor, zor dönemlerde birinin yanında olmayı öğreniyor insan. Hatta ergenlik dönemi geldiğinde, aileden bile önemli oluveriyor ve karmaşık dünyaya adım atarken, yanımızdaki kılavuzumuz arkadaşlarımız oluyor.

Büyüdükçe ise, renkler, şekiller, doğrular, günahlar ve nicesi değişiyor. Bu bir taraftan baktığımızda, büyümenin güzelliği de tam olarak bu çeşitliliktir çünkü içimizdeki kişilik, benlik bizi diğerlerinden farklı yapan en önemli şeylerden biri oluyor ve insan kendi keşfine başlıyor fakat insan kendini keşfettikçe eğer saygı duymayı öğrenemiyorsa, mutlaka var olabilmesi için bir “öteki ”ye ihtiyaç duyuyorsa, farklılıkları göz ardı edip sadece kendi doğrularını en doğru kabul edip, kendi penceresinden bakarak yaşıyorsa o insanın, ne kadar uzun yıllara dayansa da kökü artık sadece bir zaman kaybı olduğu gerçeği kaçınılmaz oluyor.

Bazı arkadaşlıklar bitmek zorunda kalıyor çünkü biri kendini yenilerken diğeri olduğu yerde kalıp, kaldığı yerin de en doğru yer olduğunu iddia ediyor. Fakat doğru nedir ve varsa bile kime göredir? Aynı empati, aynı anlayış ve çaba iki taraftan da gelmiyorsa bu arkadaşlıktan çok kocaman bir yük olmaya başlıyor. Zaman kaybı oluyor, sevdiğin ve değer verdiğin bir insanın yanında rahat edememek oluyor, içinde ait hissettiğin insana aniden daha fazla ait hissedememe, eskisi gibi içinde bulamama oluyor. Ve kendinden uzaklaşırken buluyor kendini insan.

İnsan kendini kendine ait hissetmediği hiçbir ortamda durmamalı, kendini iyi hissettirmeyen, “benliğine” zarar veren, anlamaktan çok açıklama yaptıran ve aşağıya çeken kimseye de dostum dememeli.

Sırf uzun yıllara dayanıyor diye yanımızda tutup, kendimizle ilgili anlattığımız her şey bizim zararımıza oluyor. Dostluk, gerçekten koşulsuz anlamaya ve yargılamamaya dayanır. Eğer siz anlaşılmaktan çok bir şeyleri açıklamak zorunda bırakılıyorsanız çok hızlıca uzaklaşmanız gereken biri var hayatınızda demektir.

Anlaşılmak, her seferinde onaylanmak olarak algılanmamalı. Anlaşılmak; incitmeden doğru ve yanlışı tartabilmek, hataya hata deyip yine de destek olup doğru yöne beraber ilerleyebilmektir. Sırt dönmemek ve kendinden uzaklaştırmamak, herkesin tek bir doğruyla yaşamayacak kadar çok doğrunun hayatta var olduğunu kabul etmek ve buna saygı duymaktır anlamak.

Sevmek ve sevilmek insanın ihtiyacı, insan yanı; anlaşılmak dostluktur.

Abone Ol 

Büşra ERCAN

1999 yılında İstanbul'da doğdum. Çocukluğumdan beri duygularımı en iyi şekilde kalemle aktardım. Her zaman kendim için yazdım. Üniversite hayatım boyunca düşüncelerim şekillendikçe yazmak benim için daha da ayrı bir önem kazandı. Şimdi yine en çok, kendim için yazıyorum.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu