Genel

İnsan Haklarının Evrenselliği Karşısında Kültürel Görecelik

Abone Ol 

Geçmişten günümüze insanlar birbirleriyle iletişim halindedir. Ve bu iletim sonucunda insanlar arasında anlaşma ya da anlaşmazlık çıkmıştır. İnsanlar kendi haklarını savunmak için birçok yollara başvurmuştur. ‘Hak’, ‘hukuk’ dediğimiz kavramlar ortaya çıkmıştır. Toplumda tehdit oluşturabilecek unsurlardan korunmak için bu kavramlara başvurulmuştur. Toplumda insan haklarının yeri belirlenmeye başlamıştır. İnsan hakları adı altında bir sürü yenlikler, değişiklikler yapılmıştır. Fakat tam istenilen düzen oturtulmamıştır. İlk düzenler devletin hakkını korumak için ortaya çıkmıştır. Zamanla insan haklarının korunması gerektiğide düşünülmüştür. Bu düzen çerçevesinde ilk belge İngiltere’de 1215 yılında kabul edilen Magna Carta insan hakları kavramı olarak krala kabul ettirilmiştir. Diğer belge ise Amerika’da yayımlanan Bağımsızlık Bildirgesidir. Asıl belge Fransız Devrimi’nden sonra ortaya çıkmıştır. İnsan Hakları Evrensel Bildirisi ile insan hakları eşit ve özgür olarak korunmaya başlanmıştır. Bu insan hakları bütün ülkelerde aynı şekilde mi uygulanıyor. Doğru soruyu soracak olursak insan hakları evrensel mi ?

İnsan hakları hem evrensel hem de yereldir. Kültürden ayrı düşünülmez fakat salt kültür olarak da sayılmaz. İnsan haklarının evrensel olabilmesi için tek bir kültürden alınmalıdır. Bu da adil olmasını engeller. Bu yüzden evrensel insan hakları yerine genellikle yerel insan hakları var olmaktadır. Ülkenin inancına, kültürüne, coğrafyasına göre şekillenmektedir. Kısaca, her ülkenin kendisine özgü insan hakları kavramı vardır. Bir ülkede kadınlar ve erkekler eşit, özgür haklara sahip iken başka bir ülkede ikinci plana atılıyor. Genel olarak baktığımızda çağ dışı bir durum olarak görülebilir fakat yaşanılan ülkede kabul edilen durum böyledir. İnsan hakları genellikle Batı’dan alınılması gerekilen bir durum olarak görülebilir. Fakat kültürel rölativizme göre bu yanlış kabul edilir. Mesela, İslam’da birey toplumdan önce gelirken Afrika’da bireyin topluma karşı görevleri vardır. Görüldüğü üzere her toplumun yapısı farklıdır. O zaman insan hakları evrensel bir boyutta değildir.

Bir toplumda bir birey kendisini özgür hissetmiyor ise o toplumdaki insan hakları adil midir? Adil bir durum olmasını belirleyen şeyler nelerdir? Örnek verecek olursak, Türkiye’de Doğu’da çocuk evlilikleri normal karşılanırken Batı’da bu durum çok yanlış olarak kabul edilir. O topluma doğru gelen bir durum ne kadar yanlış olabilir? Bir durumun doğruluğu ya da yanlışlığı o topluma nasıl kabul ettirilebilir? Kültürel kavramlara yaklaşım bu çerçevede yeniden ele alınmalı, değerlendirilmelidir.

Abone Ol 

AysglKpnck94

Ben Ayşegül Kapancık, Başkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslarası İlişkiler mezunuyum. Araştırma, okuma ve yazma ile ilgiliyim. Yazarlık eğitimleri almış bulunuyorum. Bu yolda kendimi olabildiğince en iyi seviyeye getirmeye çalışıyorum.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu