Genel

JOHN RAWLS’IN ADALET İLKELERİ

Abone Ol 
     JOHN RAWLS  ADALETİN İLKELERİ VE SİYASAL LİBERALİZM
Rawls’a göre adalet, insanlar arasındaki işbirliği için gerekli koşul olarak tanımlanmaktadır. Ona göre adalet teorisi bir toplum teorisini dayanmaktadır. Rawls’ın teorisinde toplumsal işbirliği üç temel özelliğe sahiptir. Toplumsal işbirliği kurallar ve prosedüre dayanmaktadır. İkinci olarak karşılıklığı esas almaktadır. Bu toplumsal işbirliği toplumdaki herkesin yararına olacak şekilde işlemektedir. Rawls’ın teorisindeki adalet mantığı herkesin çıkarı için ve kendi iyi hayat anlayışına karar vermesi için güvenli bir koruma sağlamaktadır. Bu adalet mantığı kişiyi diğerlerinin sömürüsünden ve manipülasyonundan korumaktır.
Adalet ilkelerinin özellikleri: orijinal pozisyonda adalet ilkelerini seçmek üzere muhakemede bulunan tarafların seçtiği ilkelerin bir takım özelliklere sahip olması gerekmektedir. İlk olarak ilkeler genel olmalıdır. İkinci olarak, adaletin ilkeleri uygulamada evrensel olmalıdır. Üçüncü özellik aleniyettir. Aleniyet toplum sözleşmesi geleneğinin içerdiği bir özelliktir. Dördüncü özellik, hak anlayışının rekabet eden alternatifler arasında bir sıra öngörmesidir. Beşinci ve son özellik kesinliktir. Taraflar, objektif mantık içinde temyiz makamı olarak ilkeler sistemine değerlenmektedirler. Rawls’a göre kesin olan bu ilkelerden türetilen muhakeme başarılıdır. Rawls, adalet prensiplerini lexical düzen dediği bir düzen içinde bulabileceğimizi ifade etmektedir. Lexical düzene göre düzenlenen bu ilkelerden birincisinin ikinciye göre önceliği vardır. Dolayısıyla Rawls, adalet ilkeleri arasında hiyerarşik bir sıralama öngörmektedir. Adaletin birinci ilkesi temel özgürlük ve öncelikleri; Rawls’ın özgürlük anlayışı iki temel alanı düzenleme amacını taşımaktadır. Bunlardan ilki, siyasal haklar ve özgürlüklere karşılık gelirken ikincisi ise ekonomik refahın dağıtımı ile ilişkilidir. Adaletin ikinci ilkesi; eşitliğin liberal savunusu, Adaletin ikinci ilkesi iki alt ilke içerir. Birincisi tüm pozisyonlar toplumdaki herkese açık şekilde olmalıdır. İkincisi sosyal ve ekonomik eşitsizlikler toplumdaki en dezavantajlıların lehine olacak şekilde düzenlenmelidir. Bu ilkenin ilk kısmı adil fırsat eşitliği olarak tanımlanmaktadır. İkinci kısmı ise fark ilkesine karşılık gelmektedir.
Siyasal liberalizm:  Siysal lirelazim’de üç tür gerekçelendirme söz konusudur. Birincisi, geçici olan yani şimdilik kaydıyla yapılan ve siyasal değerlerin mihenk taşı olarak belirlendirdiği türüdür. Tam gerekçenlendirmede vatandaşlar siyasal anlayışı kabul etmektedirler ama kendi inandıkları kapsamlı doktrinler vasıtasıyla gerekçelendirmeyi yapmaktadırlar. Kamusal gerekçelendirme türünde ise vatandaşlar, siyasal anlayışı kendi kapsamlı doktrinleri içinde onaylamakta ve kamusal alanda düşüncelerini bu siyasal anlayışa göre gerekçelendirmektedirler.
Rawls’ın teorisinde siyasal anlayış;  Siyasal liberalizmin amacı kapsamlı bir doktrinden bağımsız bir şekilde var olabileceğini göstermektir. Rawls, örtüşen birliğiyle adil bir işbirliğini tesis etmiş siyasal toplumun cemaat olduğu fikrini reddetmektedir. Evrensel bağlayıcılığı olan bir pratik akıl yerini ahlaki bileşenleri örtüşen makul kapsamlı doktrinlerin uzlaşmasına bırakmaktadır. Makul ve Rasyonel olan siyasal özne; Makuliyet kavramı, Rawls’ın teorisinde önemli yer tutsa da rasyonellik makuliyeti tamamlayan bir kavram olarak kabul edilmektedir. Rasyonel olma şse bireyin kendi çıkarlarını elde etmek için muhakeme yeteneğine sahip olmasıdır. Makuliyetin rasyonel olmaktan farkı kamusal olmasıdır. Makul bir toplumda herkes eşittir ve kendi hayat planlarının peşinde koşmaktadır ancak diğerlerinin makul olarak kabul edeceği şartlar ileri sürmeyi kabul etmektedir. Muhakeme zorlukları makul bir anlaşma arayışı için kaçınılmaz sınırları belirlemekte ve bu sınırlar belli bir iyi anlayışına dayanarak anlaşma yapılamayacağını garanti etmektedir.
Örtüşün görüşbirliği; Siyasal anlayış, çatışan kapsamlı görüşleri içeriyor ve görüşler tarafından destekleniyorsa örtüşen görüşbirliğine ulaşılmıştır. Rawls’ın örtüşen görüşbirliğiyle paretonun optimumu siyasal alana taşınmış uyarlanmış olmaktadır.

Kamusal akıl; Rawls’a göre farklı inançlara ve düşüncelere sahip insanların birlikte yaşayabilmesi kamusal akıl ile mümkün olabilir. Kamusal akıl, demoktarik müzakerelerde izlenecek prosedürlere ve standartlara ilişkindir. Kamusal akılın amacı kamusal gerekçelendirmedir. Kamusal akıl, rosseaucu anlamda vatandaş imgesi kurgulamakta ve bu vatandaşın rolünün oy kullanmasıyla sınırlı olmasını reddetmektedir. Rawls’ın tek ölçütü, demokratik, dini ya da din dışı doktrinlerin meşru yasaların sınırlarında dolaşmasıdır. Müminlerin  ya da olmayanların aynı anda farklı gerekçelerle anayasal rejimi  kabul etmesi mümkündür. Mesele her iki kesimin hegemonya kurmayı istemekten sonsuza kadar vazgeçmeleri, kamusal aklın dışında birlikte yaşamanın bir zemini olmadığını kabul etmelerine bağlıdır. Dini doktrin bunu kendi gerekçeleriyle, dini olmayan doktrin kendi gerekçeleriyle yapabilir. Ancak söz konusu olan modus vivendi değildir.

Abone Ol 

Kadir Küçük

Site Yöneticisi ve Kurucusu I Araştırmacı I Yazar I Şair I Web Site Mimarı

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu