Genel

TOPLUMSAL ÇIKMAZ: ANNE BABA OLMAYI BİLMEMEK

Abone Ol 

Günümüz dünyasında elbette anne ve baba olmak bir hayli zor bir sorumluluğu üstlenmek demek. Özellikle şu an, Türkiye’de bir çocuğa gelecek verebilmek neredeyse imkansıza yakın. Hem global sorunlarla beraber bir de Türkiye gerçekleri eklenince oluşan bir çıkmaz bizi karşılıyor.

Bizim çıkmazımız ise, özellikle son zamanlarda işin içinden çıkılmaz bir hal göstermeye başlayan toplumsal yozlaşma ve küresel olayların etkisiyle oluşmuş değil aksine kendini yetiştirememişliğin, travmaların ve asla üzerinde düşünülmemiş ve çözüm üretmek için çabalanmamış komplekslerin ürünü. Tüm bu saydıklarımız ise, mutsuz bireylerin devamı için müthiş korkunç dinamikleri besliyor. Nasıl mı? Türkiye’de çocuk demek, anne ve babalar için hayatın kendisi, kendini adamaları gereken şey olarak görülüyor fakat bu durumun, aslında çocuklarına ne kadar zarar verdiklerini asla göremeyecek kadar hem çok seviyor hem de çok büyük sıkıntılara, bunalımlara yol açıyorlar.

Çocuğa hayat adanmaz, hayat güzel bir şekilde kendini yetiştirerek yaşanır ve çocuğa örnek olunur. Aç kalmasın, susuz durmasın ve üşümesin diye her şeyi yapabilecek anne babaların aslında çocuklarının, kendilerinin dahil olmadığı “öteki” dünyasına yani sosyal hayatlarına bir hayli mesafeli ve kuralcılar. Günahlar, yasaklar, kurallar belirir o “öteki” dünyada. Çünkü içine anne ve babanın kendisi dahil değildir. Güvensizlik söz konusudur, güvenemeyecekleri ve tek başlarına kaldıklarında kendi çocuklarına, çocuklarının ta kendisini emanet edemeyen anne baba olmuşlardır artık. Aç bırakmamış, susuz bırakmamış hatta üşütmeden uyumalarını sağlayarak aslında üzerlerine düşen her görevi yaptıklarını düşünüp iyi anne baba olduklarının bilincinde olduklarını sanarak hayatlarına devam ederken aslında çocuklarının bir “birey” oluşlarına izin vermediklerinin hiç farkında değillerdir.

Peki anne babalar bunu neden yapar? Çünkü onlar için çocuk, hayattır. Hayatın ta kendisi ve yaşama sebebi. Çocuk giderse hayatta biter onlar için. En korkunç, en zararlı bağımlılık ilişkisidir aynı zamanda. Çünkü hayat, kendimiz dışında biri için yaşanacak bir zaman vermez bize. Hayat yalnızca, bireyin kendisi için yaşanır. Çocuk gidince, hayatta gider düşüncesinde olduklarının farkında olmayan anne babalar ise, 30 yaşına gelmiş çocuğunun önüne hala yemek koymakla hayattaki konumunu sağlamlaştırıp, konfor sağlayıp mutlu olurken yine göremez aslında en büyük görevi olan bir “birey” yetiştirememiş olduğu gerçeğini.

Peki neden çocuk bu denli önceliklendirilir Türkiye’de? Bunun cevabı aslında basit. Aşkın ve sevginin içinde olmadığı evlilikler, çocuğu önceliklendirerek hayatlarında bir “bağı” bir “sorumluluğu” paylaşarak hayatlarına devam etmenin yolunu bulurlar. Kendilerine, öz bakımlarına, sosyal aktivitelerine zaman ayırmazlar ki Türkiye de bunlara pek olanak veren bir ülke değildir. Anne ve babanın çocuğu bırakarak yemeğe gitmesi ayıplanabilir hatta ama çoğu bilmez ki anne ve baba arasında var olan güçlü iletişim ve sevgi aslında çocuğa da yansır ve daha güvende hisseder kendini hayatta.

Kendi geçmişlerindeki sıkıntıları aşamadan, okul hayatları boyunca da çocuklarının üzerine yerleştirdikleri baskılarla çocuklarının kendi “benliğini” bulmalarından iyice uzaklaştırarak, aslında kendileri gibi kendilerini bulamamış, bağımlı bireyler yaratmışlardır sonucunda oluşan bağımlı ilişkiye de “sevgi” deyip meşrulaştırarak, ilişkilerin en zararlısını ömür boyu yaşayıp yaşatan anne babalar, toplumumuzun en büyük çıkmazıdır.

Abone Ol 

Büşra ERCAN

1999 yılında İstanbul'da doğdum. Çocukluğumdan beri duygularımı en iyi şekilde kalemle aktardım. Her zaman kendim için yazdım. Üniversite hayatım boyunca düşüncelerim şekillendikçe yazmak benim için daha da ayrı bir önem kazandı. Şimdi yine en çok, kendim için yazıyorum.

Bir Yorum

  1. oldukca güzel ve okunması gereken bir yazı emeğinize sağlık, heyecanla gelecek yazılarınızı bekliyorum.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu