ŞEYHÜLİSLAMLIK
ŞEYHÜLİSLAMLIK
Şeyhülislamlık kurumu, aslında, tarihteki İslam imparatorluklarının en sonuncusu diyebileceğimiz Osmanlı imparatorluğunun temellerini, bu İslam devletlerinden miras almasına rağmen farklı nitelikler kazandırdığı kurumların en dikkat çekenlerinden biri sayılabilir.1
Araştırmalar, şeyhülislam( islam’ın bilgesi) ünvanını hicri IV. Asır(miladi X. Asır)’ da Horasan bölgesinde ortaya çıktığını göstermektedir.2.1 Yine bu asrı takip eden asırlarda İslam dünyasında ‘Fahru’l-İslam (İslam’ın Gururu)’ , ‘İmadu’l-İslam (İslam’ın Direği)’ , ‘Hüccetü’l-İslam (İslam’ın Delili)’ , ‘Rüknü’l –İslam (İslam’ın Temeli)’ , ‘Zeynu’l-İslam (İslam’ın Süsü)’ , ‘Ziyau’l-İslam (İslam’ın Işığı)’ , ‘Şemsü’l-İslam (İslam’ın Güzelliği)’ , ‘Behau’l İslam (İslam’ın Değeri)’ , ‘Cemalu’l- İslam ( İslam’ın Güzelliği)’, ‘Burhanu’l- İslam (İslam’ın Delili)’ , ‘Duhau’l-İslam (İslam’ın Sabahı)’ , ‘Nizamü’l- İslam (İslam’ın Düzeni)’ , ‘Celalu’l-İslam (İslam’ın Yüceliği)’ , ‘Seyfu’l-İslam (İslam’ın Kılıcı)’ , ‘İzzu’L-İslam ( İslam’ın Şerefi)’ , ‘İmamu’l-İslam ( İslam’ın İmamı)’ gibi unvanlarda ortaya çıkmıştır.2
İslam tarihinde bütün bu unvanların Müslümanlar arasındaki dini meseleleri çözebilecek seviyede bulunan ulema için verildiği görülmektedir. Osmanlı’da da bu unvan, hem verdiği fetvalarla devletin ve insanların meselelerini çözebilen hem de ulemanın reisi olan alime verilmiştir2.
İslam tarihinde “şeyhülislam” unvanını taşıyan belirli sayıda ulema gelip geçmişsede, bilindiği gibi bu resmi bir unvan değildi ve bunu taşıyanlar Osmanlı devletindeki gibi bir kurumu temsil etmiyorlardı. 1
Osmanlı devletindeki şeyhülislamlık kurumu, bu sebeple İslam tarihinde ilktir. Aralarından şeyhülislamın seçildiği Osmanlı uleması İslam tarihinde, Osmanlı devletinin merkeziyetçi yapısının gelişim sürecine paralel olarak, kurumlaşmış bir sınıfın mensubu olması bakımından benzersiz sayılabilir.1
İlk ortaya çıktığı dönemlerde bu makamı sadece dini bir danışma misyonu olduğu düşünüldüğünde zamanla siyasi bir kuruma dönüşmesi düşündürücü ve açıklamaya muhtaç bir konudur. Ayrıca, şeyhülislamlık makamının dini ve siyasi hayatta oynadığı rol kadar, II. Mahmud döneminden itibaren girdiği kurumsallaşma süreci çerçevesinde aldığı yeni biçimle devlet içerisindeki yapılanması da büyük önem taşımaktadır.1
Osmanlı’da şeyhülislam unvanını ilk defa ne zaman kullanıldığına dair bir sarahat yoksa da I. Murad zamanında müfti tabirinin kullanıldığı görülmektedir.2.2
Keza I. Murad’a isnad edilen bir fermanda da Elvan Fakih umum Rumeli vilayetine şeyhulislam tayin edilmişti.2.3 Ancak Şeyhülislamlığın resmiyet kazanması Fatih Sultan Mehmed zamanındadır. Fatih Kanunnamesi’nde şeyhülislam ve padişah hocaları, serdar-ı ulema olarak tanıtılmış ve protokolde vezir-i azamdan sonra yer almıştır.2.4
Gerek I. Murad’dan sonra gerekse Çelebi Mehmed devirlerinde Osmanlı Devleti’nin fetva için Osmanlı ülkesi dışındaki bazı ulemadan fetva istemesi; I. Mehmed, Şeyh Bedreddin’in (823/1420) katli hakkında Haydar Herevi (830/1426)’den, II. Murad’ın Varna Savaşı’nda isyan ederek devleti güç duruma sokan Karamanoğlu İbrahim Bey hakkında Mısır ulemasının İbn-i Hacer (852/1448), Saadettin Deyri (867/1462), Bedreddin Tunisi ve Abdusselam Bağdadi’den fetva istenmesi, henüz Osmanlı’da şeyhülislamlık müessesinin teşekkül etmediğini göstermektedir. Taşköpri-zade Osmanlı’da ilk şeyhülislam olarak Molla Fenari’yi zikreder.2.5 Ancak bu hizmete ne zaman başlandığı zikretmez. Devhatu’l-Meşayih, Molla Fenari’nin 828/1424 tarihinde bu göreve başladığını zikreder2.6 ki bu, II. Murad devridir. Osmanlı’da fetva ve kaza işleri aynı kişiler tarafından yürütüldüğü gibi daha sonra da kadılık ve müftülük, müderrislik ve müftülük veya bu görevin tek şahısta birleştiği örnekler de vardır. Ancak müftilerin asıl görevleri olan fetva ise şeyhülislamlığın ortaya çıkmasından sonra mahalli kalmış ve devlet müftisi şeyhülislam olmuştur. Osmanlı’da harb ilanı ve seyfiye dışındaki insanlarla ilgili idam gibi önemli hükümleri, şeyhülislama sorularak icra edilmiştir.
Osmanlı’da şeyhülislamlık XIX. asırda Meşihat Dairesi haline gelmiştir. 8 Zilkaade 1241/15 Haziran 1826’da yeniçeriliğin kaldırılmasıyla bunların bulunduğu Ağa Kapusu, Meşihat Dairesi’ne tahsis edilmiştir.2.7
Osmanlı medreselerinde eğitim-öğretim her şeyden önce dini bir mahiyet arz etmekte idi. Keza tekkeler de kendi tarzlarında eğitim veren kurumlar oldular. Ancak, devlet yönetiminde pay sahibi olanlar medreseden yetişen “ilmiye” mensupları veya “ulema-i rüsum” oldu. Adalet, eğitim ve din işleri onlara düşmekteydi. XV. asrın başlarından itibaren, Osmanlılarda devletin en büyük müftüsü Şeyh’ül-İslamlık unvanını almaya başlamış, 1453’ten itibaren de İstanbul müftüsü bu makama oturmuştur. Devletin eğitim ve adalet teşkilatının başında ise Kazasker bulunmaktaydı. XVI. yüzyılın başlarında, Zenbilli Ali Efendi ve daha sonra Ebussuud Efendi ile birlikte, Şeyh’ül-İslam kesin bir biçimde kazaskerin önüne geçerek, devletin en yüksek dini yetkilisi durumuna gelmiştir.3
Osmanlı devletinde, adalet örgütünün içerisinde bulunan mahkemelerin başında yer alan kadılar ve İstanbul’un dışındaki kaza ve nahiyelerde fetva vermekle görevli müftüler, şeyhülislâmlık makamına yardımcı kurumlar olarak çalışmışlardır. Osmanlı devletinde ilk olarak Fatih devrinden sonra, ortaya çıktığı tahmin edilen şeyhülislâmlık makamının, bu tarihten itibaren devlet teşkilâtı içerisinde oynadığı rol büyük olmuştur. Savaş, barış, antlaşmalar, siyaseten kati vb. önemli devlet işlerinde şeyhülislâmlardan fetva alınması gereği duyulmuştur. Ayrıca XVI.yüzyılın ortalarından itibaren ilmiye teşkilâtının üyelerinden olan kadı, müftü ve müderrislerin atamaları görevi sadrazamlardan alınarak şeyhülislâmlara bırakılmıştır. Aynı yüzyıl içerisinde şeyhülislâmlık görevine getirilen kimselerin son derece bilgili ve yetenekli olmaları makamın önemini iyice arttırmış tır. Bununla birlikte bu dönemde devlet işlerinde oynadıkları önemli role rağmen şeyhülislâmlar, Divan-ı Hümayun içerisinde asıl üye olarak yer alamamışlardır.
III. Selim zamanından (1789-180?) itibaren siyasi organlar içerisinde de görülmeye başlayan şeyhülislâmlar, bu dönemde oluşturulan Meşveret Meclisleri ‘ne üye olarak girmişlerdir. I. Mahmut devrinde meydana getirilen Meclis-i Vükelâ ‘ya da kabul edilen şeyhülislâmların, ıslahat dönemi (1789-1876) ile birlikte siyasi yetkileri arttığı söz konusu olmuşsa da gerçekte bu makam giderek padişahların kontrolü altına girmiştir. Yine ıslahat döneminde şeyhülislâmların şeriat mahkemeleri üzerindeki yetkileri sınırlanmış, eğitim alanında da sadece medreselerin sorumluluğu kendilerine verilmiştir. Ayraca bu dönemde şeyhülislâmlık kurumunda yeni mali düzenlemelere de gidilmiştir. Tanzimat döneminde modernleşme ile birlikte devlet kurumlarında meydana gelen değişiklikler, dinin devlet yapısı üzerindeki etkinliğine yeni boyutlar kazandırmıştır.4
Şeyhülislam’ın Vazifeleri
1- Fetva vermek,
2- Kanunnamelerin hazırlanmasında bulunmak, onların dine uygunluğunu kontrol etmek,
3- Şeyhülislamlığa meşrut vakıflara nezaret etmek,
4- İlmiyenin reisi olması hasebiyle ilmiyeyi kontrol etmek, gerektiğinde cezalandırmak,
5- Bazı ilmiye mensublarını tayin etmek (Kazasker, Kadı, Müderris, Nakibü’l-Eşraf, Hekimbaşı),
6- Kendisine meşrut olan II. Bayezid’in İstanbul’daki medresesinde müderrislik yapmak veya ders vekili tayin etmek,
7- Huzur derslerini tanzim etmek,
8- Tekke ve zaviyelere tayinler yapmak,
9- Devletin istediği alanlarda görüş beyan etmek,
10- Şeyhülislam konağında yapılan meşveret meclisini tanzim etmek.
Osmanlı’da genel olarak şeyhülislamlar kayd-ı hayatla tayin edilirdi.
Şeyhülislamlar’ın maaşları zaman içinde değişmiş olmakla beraber genelde devlet içinde en yüksek maaş alanlar arasındaydı. Şeyhülislamların maaşlarından başka gelirleri de bulunmaktaydı.
İslam dünyasında Osmanlılarda müessese olarak ortaya çıkan Şeyhülislamlık XV. asırdan XX. yüzyılın başlarına kadar yaşamış ve 130 Şeyhülislam gelmiştir.2
KAYNAKÇA
1 Yakut, Esra (2005). Şeyhülislamlık yenileşme döneminde devlet ve din,İstanbul:Kitap yayınevi, (ss.7-10)
2 Baltacı, Cahid (2013). İslam medeniyet tarihi, İstanbul: Marmara üniversitesi ilahiyat fakültesi yayınları (4.basım), (ss.91-98)
2.1 Ali Emiri, Meşihat-ı İslamiyye Tarihçesi, İlmiye Salnamesi, İstanbul 1334, s.304; J.H.Kramers, ‘Şeyhülislam’, İA,X,s.485;W.Bulliet, The Shaik al-İslam and the Evolution of Islamic Society, Studies Islamica, XXXV (1972), s.54; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, İlmiye Teşkilat, Ankara 1965, s.174; Murat Akgündüz, Osmanlı Devleti’nde Şeyhulislamlık, İstanbul 2002, s.29
2.2 Hezarfen Hüseyin Efendi, A.g.e., s.141
2.3 Feridun Bey, Münşeati’s-Selatin, İstanbul 1274, I, s.84
2.4 Kanunname-i Ali Osman, s.10
2.5 Mecdi, Hadikatü’ş-Şekaik, İstanbul 1269, s.49
2.6 Ahmed Rifat, Devhatu’l-Meşayih, İstanbul, s.3
3 Günay, Ünver ve Güngör, Harun (2015). Başlangıçlarından günümüze Türklerin dini tarihi , Kayseri, s.424
4 Gündüz, Esra (1992). Osmanlı devleti’nde şeyhülislamlık kurumu ,Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, https://tez.yok.gov.tr