İhtimaller Üzerine
Dünyaya gözlerimizi açtığımız anda bizim için kainatın tüm bilgeliği avuçlarımızdaymış gibi geleceğe dair planlar yapmaya başlanır. Üstelik yapılan planların, arzu edilen geleceğin sadece bizim çabamızla bizi bulamayacağı aşikar iken öğretilen hep ihtimaller üzerine düşünmek ve plan yapmak olur.
Babamın bir sözü vardı, ben kendimden ve önümdeki yıllardan emin bir şekilde planlarımdan bahsetmeye başlayınca, kaşlarını çatar, ” Nereden biliyorsun bu planladığın şeyleri planladığın günler içerisinde yapabileceğini! O kudrete hiç birimiz sahip değiliz! ” derdi.
Haklıydı. Bizler geleceğe dair planlar yaparken belki de yarın hayata gözlerimizi yumacak bambaşka bir koşturmacanın içinde bulacaktık kendimizi. Bilinmez. Evet Bilinmez, bilinmezin ve görülmeyenin uyandırdığı merak hissi belki de insanoğlunun maneviyatından tırtıklayıp sadece maddiyat hırsı ile geleceğe yatırım yapma çabasını ortaya çıkarmıştır.
Bazen kendimi derin bir boşlukta kendim ile ve dünya ile alakalı düşünceler içerisinde buluyorum. Boş, amaçsız, çaresiz, sıkışmış, hasta…
Zaten bir ”kader” olgusu var iken niye bu çaba, zaten yazılmış ömürlerimizin başrolleri iken elimizdeki senaryoya ekleme yapma isteği neden?
Ne okuduğum kitaplarda ne gezdiğim yerlerde ne de tanıştığım insanlarda bunun cevabını bulamadım.
İhtimaller o kadar fazla ki…Hiç bir şey yapmadan kaderinin getirdiği şeyleri yaşamak mı gerek?
Yoksa iyi, kötü, güzel, çirkin eklemeler yapmak bizim elimizde mi?