Anayasa
Anayasa kelimesi, Latince “constitutio” teriminin karşılığı olarak kullanılmaktadır. Bu terim Fransızca, İngilizce ve Almancada da “Constitution” şeklinde kullanılmaktadır. Bu terim ise Türkçe karşılığı olarak oluşum veya kuruluş terimine tekabül etmektedir. Anayasa terimi, Anayasa Hukukumuza 1945 yılında yapılan Türkçeleştirme hareketiyle girmiştir. 1876 Anayasası’na Kanun-u Esasi, 1921 ve 1924 Anayasalarına Teşkilat-ı Esasiye Kanunu denmekteydi, 1945 yılında yapılan Türkçeleştirme hareketiyle hem 1924 Anayasasının metni, hem de adı değiştirilmiştir. 1950 yılında Demokrat Parti iktidarı, bu konuda da tepkisini koymuş, 1952 yılında yapılan bir değişiklikle 1924 Anayasası yeniden Teşkilat-ı Esasiye Kanunu olarak adlandırılmıştır. Bu sebeple dolayı öğretide, 145 ve 1952 Anayasalarının varlığından da bahsedilmektedir. Çünki, Türkçeleştirme sürecinde 1924 Anayasası, anlam değişikliğine uğramış, sanki yeni bir anayasa olmuştur. 1952 yılındaki geri dönüş hareketi, 1961 Anayasa koyucusu tarafından dikkate alınmamış, Anayasa terimi gerek 1961 ve gerekse 1982 Anayasalarında tartışmasız bir şekilde kabul edilmiştir. Anayasa kavramı yerine başka terimler kullanan ülkeler de vardır. Bunlardan bir tanesi de Federal Almanya’dır. 1949 Federal Alman Anayasası, 146.maddesinde de ifade edildiği üzere geçici olmasının da etkisiyle temel yasa olarak adlandırılmıştır.
Anayasa kavramı, herkesin kabul ettiği bir tanıma sahip değildir. Genel olarak öğretide anayasa kavramı şöyle tanımlanmaktadır: Anayasa, devletin yapısını, hükümet şeklini, organlarını, bu organlar arasındaki ilişkileri gösteren, kişilerin temel hak ve özgürlüklerini garanti altına alan kurallar bütünüdür. Anayasa terimi geniş anlamda, yani maddi anlamda ve dar anlamda, yani şekli anlamda olmak üzere iki şekilde de kullanılabilmektedir: Maddi anlamda anayasa, devletin yapısını, hükümet şeklini, temel organlarını, bu organlar birbirileriyle olan ilişkilerini gösteren, kişilerin temel hak ve özgürlüklerini düzenleyen her türlü kurallar bütününü ifade etmektedir. Dar anlamda, ya da şekli anlamda anayasa ise, alelade kanunlardan farklı usul ve şekillere uyularak yapılan ve anayasa adını veren kanunu ifade etmektedir.
Anayasalar çeşitli açılardan sınıflandırılabilmektedir. Biz burada sadece klasikleşmiş olan bir sınıflandırmaya yer vereceğiz. Bu sınıflandırma şöyledir:
Anayasalar, yazılı olup olmamalarına göre sınıflandırılmaktadır. Şüphesiz ilk anayasa olan 1787 tarihli Amerikan Anayasası’ndan günümüze kadar yapılmış olan anayasalar, bir metin olarak kaleme alınmış yazılı anayasalardır. Ancak, yazılı olmayan anayasaların varlığı da yadsınamaz. Yazısız anayasa verilebilecek en güzel örnek İngiliz Anayasası’dır. İngiltere’de yazılı bir anayasa olmadığından, gerek devletin kuruluşu ile ilgili, gerekse devletin organları ile ilgili meseleleri yazılı anayasa ile değil, teamüllerle düzenlenmiştir. Şüphesiz İngiltere’de Magna Carta’dan günümüze kadar gelen misaklar anayasalarda düzenlenen bazı meselelerle temel fonksiyona sahiptir. Ancak, İngiltere’de genelde anayasalarla çözümlenen meseleler, uzunca bir zamana dayanan uygulanalar olarak adlandırılan teamüllerle çözümlenmektedir. Bu konuda İngiltere’de gerek toplum nezdinde, gerekse anayasal organlarda tartışmasız bir uzlaşı mevcuttur. Buna bir örmek vermek gerekirse, kral veya kraliçenin kanunu veto etmesi mümkün olmakla birlikte, 1707 yılından beri kral veya kraliçe tarafından hiçbir kanun veto edilmemiştir. Yani toplum ve devlet organları teamüli düzenlemeler mutlak bir sadakatle uymaktadırlar.
Anayasalar, anayasanın üstünlüğü, değişmez maddelerin varlığı, anayasanın yapımı ve anayasa değişikliğinin şekil ve usulüne bağlı olarak da yumuşak ve katı anayasalar olmak üzere ikiye ayrılmaktadırlar.
Yumuşak anayasalar, kanunların yapılmasında izlenen usulle yapılan anayasalardır. Herhangi bir nitelikli çoğunluğa gerek kalmaksızın yapılabilen anayasalardır. Buna örnek olarak ilk önce İngiliz Anayasası’nı verebiliriz. Geleneksel veya teamüli anayasa olan İngiliz anayasası yumuşak bir anayasadır. Ayrıca bazı anayasalar, nasıl değiştirileceğini öngörmeyerek, kanunlar gibi değiştirilebilme yolunu açmışlardır. 1848 İtalyan Anayasası ve 1921 Türk Anayasası bunlardandır. 1963 Singapur Anayasası ise kanunlar gibi değiştirilebileceğini açıkça öngörmüştür. Bu itibarla, 1963 Singapur Anayasası da yumuşak anayasadır. Bir anayasayı katı anayasa yapan bazı özellikler vardır. Bunlardan birincisi, anayasanın değiştirilebilmesi kanun yapımındaki usul ve şekilde olduğu gibi basit değildir. Katı anayasalarda anayasa değişikliğinde nitelikli çoğunluk aranır. Örneğin 1982 Türk Anayasası’nın 175. maddesine göre Anayasa değişikliği için 3/5 çoğunluk aranmaktadır. Bir anayasayı katı anayasa yapan bir diğer özellik, değiştirilemez maddeler ihtiva etmesidir. 1982 Anayasasının 4. maddesinin ilk üç maddeye yönelik düzenlemesi 1982 Anayasasını daha da fazla katı hale getirmiştir. Bazı anayasalar da anayasanın yapım aşamasından itibaren belirli bir süre değiştirilmesini yasaklayarak anayasayı katı hale getirmişlerdir. Mesela 1975 Yunan Anayasası ilk beş yıl Anayasanın değiştirilmesini yasaklamıştır. Anayasanın üstünlüğünü düzenleyen hükümler ihtiva eden anayasalar da katı anayasalardır. 1982 Anayasasının 11. maddesi böyle bir düzenleme getirerek anayasayı katı anayasa kategorisine sokmuştur.
Yazılı anayasalar genellikle katı anayasalardır. Ancak, federal devlet anayasaları, federe devlet-federal devlet ilişkilerini düzenlemesi, bir denge unsuru olması sebebiyle daha da katıdır. Bazı federal devlet anayasaları anayasa değişikliğini referandum şartına bağlamaktadır. Referandum şartı, anayasayı daha da katı hale getiren yöntemlerden biridir.
Son olarak anayasaları kazuistik anayasa ve çerçeve anayasa diye ikiye ayırmaktayız. Çerçeve anayasa, yalnızca temel prensipleri düzenleyen, ayrıntısız ve kısa anayasadır. Buna örnek olarak 1949 Federal Alman Anayasası ile 1787 Amerikan Anayasasını örnek verebiliriz. 1787 Amerikan Anayasası 7 maddeden ibarettir. Federal Alman Anayasası ise ayrıntılı düzenlemeler yerin temel prensipleri düzenleyerek ayrıntıyı kanun koyucuya bırakmıştır. Örn. Federal Alman Anayasası’nın 1. maddesi “İnsan onuru ve haysiyeti dokunulmazdır” diyerek temel prensibi getirmiş, onur ve haysiyetin ne olduğunu düzenlememiş, sınırını ise hiç öngörmemiştir. Kazuistik anayasa ise ayrıntılı anayasadır. Kazuistik metodla yapılan anayasalar, kanun koyucunun yapacağı işleri dahi düzenlemekten çekinmemişler, temel prensipleri düzenlemekle yetinmemişlerdir. Mesela 1961 ve 1982 Anayasaları kazuistik anayasalardır. 1982 Anayasası Orman köylüsünü koruma, kooperatifçiliği geliştirme gibi düzenlemeler ihtiva etmektedir. Kazuistik anayasalar kanun koyucuya hareket sahası bırakmadığından dolayı kısa ömürlü olurlar. Çerçeve anayasalar ise, kanun koyucunun hareket sahasını geniş tuttuğundan dolayı uzun ömürlü olurlar. Amerikan Anayasası 200 yılı aşkın yürürlükte olan bir anayasadır. Federal Alman Anayasası ise, geçici hükmüne rağmen hale yürürlükte olan ve çok az değiştirilmiş bir anayasadır.
Dünyada anayasacılık düşüncesi ve anayasa kavramı sanıldığı kadar eski değildir. Anayasa kavram ilk defa 17. Yüzyıl sonlarında kullanılmaya başlanmıştır. Anayasacılık düşüncesinin ürünü olan anayasalar ise ABD Anayasası ile başlangıç yapmıştır. İlk Anayasa ise 13 Amerikan konfederasyon devletinin Filedelfiya’da bir araya gelerek hazırladıkları, federal devlet anayasası özelliğini taşıyan 1787 tarihli Amerikan Anayasasıdır. Bunu takiben yapılan ikinci anayasa, Fransız ihtilali sonrasında Fransa’da yapılmış olan ve Fransız insan ve yurttaş hakları bildirisini de içeren 1791 tarihli Fransız anayasasıdır. Fransız anayasası sonrasında anayasa yapını ivme kazanmış ve kara Avrupa’sında 1809 tarihinde İsveç Anayasası, 1812 tarihinde İspanyol, 1814 tarihinde Norveç, 1831 tarihinde Belçika, 1848 tarihinde İsviçre ve İtalyan Anayasaları bunları takip etmişledir. Osmanlı Türk Anayasal gelişiminde ise ilk anayasa 1876 tarihli Kanun-u Esasidir. Bunu 1921 Anayasası takip etmiş, daha sonra ise 1924 Anayasası, 1961 Anayasası ve 1982 Anayasası cumhuriyet döneminde yapılmıştır.
Anayasa hukuku, birçok yazar tarafından farklı farklı tanımlanmış olsa bile her birinin ortak yönünün bulunduğu yadsınamaz. Anayasa hukuku, yasama, yürütme yargı gibi devletin temel organlarının kuruluşunu, işleyişini ve bu organlar arasındaki ilişkileri ve kişilerin temel hak ve özgürlüklerini düzenleyen hukuk kurallarını inceleyen bir hukuk disiplinidir. Şüphesiz buna ilave edilmesi gereken bir iki nokta daha mevcuttur. Birincisi anayasa hukuku bunun yanında devletin yapısını, hükümet şeklini ve hatta temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması rejimini de incelemektedir.
KAYNAK: https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/anayasa_hukuku/1/index.html