Siyaset
Siyaset ya da politika; öncelikle devlet erkini ele geçirmek, kendi sınıf çıkarlarını devlet çerçevesi içinde ve devlet yardımıyla, gerek topluma, gerekse diğer devletlere kabul ettirmek için, sınıfların yürüttüğü kişisel ya da örgütlü mücadeledir.
Politika toplumsal yaşamın her alanına uzanır. Bir toplumun ekonomik temel yapısından zorunlu olarak belirli bir sınıf yapısı çıkar ve giderek bu sınıf yapısından sınıfların ve partilerin bir devlet içindeki politik çıkarları ve ilişkileri -iç politika-, ya da diğer devletlerle ilişkileri -dış politika- doğar.
Politik ilişkiler sistemi, sınıfların ve onların partilerinin pratik faaliyetlerinin, yani devlet erkini ele geçirmek, devlet erki aracılığıyla sınıf çıkarlarını etkili bir şekilde sağlamak ve güvence altına almak için sürdürdükleri bilinçli ve örgütlü politik savaşımın (—» sınıf savaşımı) dayanağını oluşturur. Aynı zamanda çeşitli sınıflar, kendi çıkarlarını ve hedeflerini az çok aslına uygun bir şekilde dile getiren politik ideoloji’ lerini oluştururlar. Politikanın hedefi ve içeriği, politik savaşımın yöntemlerini, araçlarını ve biçimlerini belirler.
Belirgin özelliği kapitalizmden sosyalizme ve komünizme geçiş ve uluslararası güç dengesinin barış, demokrasi ve sosyalizm lehine değişmesi olan çağımızda, genel olarak iki politik çizgi: İşçi sınıfı partisinin politikası ile emperyalist burjuvazinin politikası birbirinin karşısında yer almaktadır. Marksçı-Leninci parti’ nin öncülüğündeki işçi sınıfı, hem kendinin, hem de tüm insanlığın sömürüden ve baskıdan kurtulmasını kendine hedef alan bir politika güder. Bu politika Marks ve Engels tarafından ilk kez ortaya’ konmuş ve Komünist Partisi Manifestosunda açıklanmıştır: «Proletarya, burjuvazinin elinden tüm sermayeyi gitgide almak, tüm üretim araçlarını devletin elinde. toplamak ve üretim güçleri kitlesini olanaklı olduğunca hızla çoğaltmak için politik iktidarı kullanacaktır. Sınıflarıyla ve sınıf karşıtlıklarıyla eski burjuva toplumunun yerini her bir kişinin özgür gelişiminin, herkesin özgür gelişiminin koşulu olduğu bir birlik alır. Bir bireyin diğeri tarafından sömürülmesi ortadan kaldırıldığı ölçüde, bir ulusun diğer uluslar tarafından sömürülmesi de ortadan kalkacaktır. Ulusun içindeki sınıfların karşıtlıklarıyla birlikte, ulusların da birbirlerine karşı düşmanca tavırları ortadan kalkar.»
Oktobr Devrimi’ nin utkuya ulaşmasından sonra işçi sınıfının bu politikası -sosyalist devrimin başarılı deneyimleriyle Lenin tarafından zenginleştirilmiş olarak- ilk kez bir devletin, tarihte ilk işçi-köylü devleti olan Sovyetler Birliğinin ve günümüzde tüm sosyalist devletlerin politikası haline gelmiştir. İşçi sınıfının politikası Marksçılık’ Lenincilik’ e dayanır ve bu dünya görüşünü yaratıcı bir şekilde uygular. Bu politika özellikle insan toplumunun gelişme yasalarının bilinmesine dayanır; bu nedenle de bilimsel bir karakter taşır. Sosyalist devletlerin iç politikası, ülkelerinde gelişmiş sosyalist toplumu, Sovyetler Birliği’ nde ise komünist toplumu kurmaya yöneliktir.
Sosyalist devletlerin dış politikası barışın güvence altına alınmasına özgürlüğü için savaşan tüm halklarla dayanışma gösterilmesine, barış içinde yan yana yaşamanın alabildiğine yaygınlaştırılmasına ve sosyalist ülkelerin ortak çalışmalarının yoğunlaştırılmasına yöneliktir. Sosyalist politika bilimsel verilere dayanarak planlanır ve bilimsel olarak temellendirilmiş yöntemlerle gerçekleştirilir. Politikanın dönüştürücü olabilmesi için, toplumsal gelişmenin yasalarına dayanması, toplumsal gelişmenin gereklerini doğru olarak yansıtması ve sınıf ilişkilerinin, sınıflar arasındaki güç dengesinin ve bu güç dengesinin gelişme eğilimlerinin analizinden hareket etmesi gerekir. Ancak bu takdirde, gerçek politik hedefleri ifade etmek ve politik savaşım için uygun bir strateji ve taktik geliştirmek olanaklıdır.
Çağdaş emperyalist politika, içeriği ve yöntemleri bakımından, emperyalizmin gittikçe artan çelişkileri ve onun tarihsel savunma tavrıyla belirlenmiştir. Bu tavrın nedeni, uluslararası güç dengesinin sosyalizm lehine değişmiş olmasında, dünya sosyalist sisteminin çağımızdaki toplumsal gelişmede gitgide daha etkili olmasından aranmalıdır. Emperyalist devletler yeni güç dengesine ayak uydurmak için çeşitli saldırgan yöntemlere başvurmaktan -psikolojik savaş, ekonomik şantaj, sıcak savaş geri kalmamakta, böylece sosyalist devletlerin gelişmesinin, Ulusal kurtuluş savaşlarının yayılmasının ve kapitalist ülkelerdeki işçi sınıfı hareketlerinin önünü açarak, uluslararası güç dengesini kendi lehine değiştirmeyi ummaktadırlar. Bu politika toplumun nesnel gelişme yasalarına aykırıdır, bu nedenle de başarısızlığa uğramaya mahkumdur.