Genel

Demokrasi

Abone Ol 

Demokrasi kelime kökeni itibariyle Yunancada halk anlamına gelen demos ile güç ve yönetmek anlamına gelen cracy kelimelerinin birleşiminden oluşur: Yönetme gücünün, yani iktidarın halkta olduğu siyasal form. ABD başkanı Abraham Lincoln’un tarif ettiği şekliyle demokrasi, “halkın, halk tarafından, halk için yönetimidir”. Günümüzde demokrasi kelimesi kullanıldığında daha çok Batılı liberal devletlerin siyasal rejimleri akla gelmektedir. Fakat aslında liberal demokrasi, demokrasi kavramı ile ilişkilendirilen, yani kendisinin demokratik olduğunu iddia eden rejimlerden sadece bir tanesidir. Hatta söylenebilir ki liberalizm ile demokrasi düşüncesinin arası yirminci yüzyıla kadar pek de iyi olmamıştır. Klasik liberallerin hiçbiri kendisini demokrasi ile özdeşleştirmemiştir. Aslına bakılırsa demokrasi aşağı yukarı 20. yüzyıla kadar “ayaktakımın yönetimi” olarak anlaşılmıştır. Hatırlanacağı üzere Aristoteles’in siyasal rejim tablosunda demokrasi yozlaşmamış yönetim biçimleri kısmına konsa da, yozlaştığında varacağı yerin tiranlık olduğu belirtilmiştir. Liberalizmin yanı sıra muhafazakârlık, sosyalizm, komünizm ve hatta faşizm de farklı demokrasi anlayışlarını ortaya koymuşlardır. Bu nedenle demokrasi de diğer siyaset bilimi kavramları gibi farklı birçok anlayış çerçevesinde şekillenmiştir.

Demokrasiyi tanımı belli bir siyasal olgu olarak anlamak yerine, onu siyasi görüş ve tutum alışların üzerinde mücadele ettikleri bir tür arena olarak anlamak gerekir. Her ideoloji açısından demokrasi, kendi bakış açısıyla açıklanabilir ve gerçekleştirilebilir bir siyasal değerdir. Fakat biraz önce belirtildiği gibi, bugün için demokrasi dendiğinde bu ağırlıklı olarak liberal demokrasi anlamına gelmektedir. Bu hiç şüphesiz ki liberalizm dışındaki siyasal ideolojilerin günümüzdeki zayıflıkları ve liberalizmin baskınlığı ile ilişkilidir.

Bu tartışmaların eksenini oluşturan temel olarak üç sorunun varlığından bahsedilebilir:

Halk kimdir? Siyasi katılıma ehil olan kesimler hangileridir? Siyasal katılımı belirleyen unsur ve kategoriler hangileridir? Yaş, eğitim, cinsiyet, sosyal sınıf vesaire. Kadınların, beyaz ırk dışındakilerin dışlanması vesaire.

Halk nasıl yönetilmelidir? Halk doğrudan yönetim mekanizmalarında mı olmalıdır (doğrudan demokrasi) yoksa dolaylı, temsili mekanizmalar mı olmalıdır (dolaylı demokrasi)? Dolaylı olacaksa temsili mekanizmalar nasıl tesis edilmelidir?

Demokratik yönetim hangi alanları kapsamalıdır? Demokrasi sadece siyasal alanla ilgili bir biçim midir yoksa aile, işyeri ve ekonomik alanda da uygulanabilir bir prensip midir?

Demokrasi ile ilgili olarak farklı ideolojilerin bu sorular etrafında saflaştığını söylemek mümkündür. Doğrudan ve dolaylı demokrasi anlayışlarının demokrasi tartışmaları açısından özgün bir ayrıştırıcı olduğunu söylemek mümkündür. “Halkın halk tarafından yönetimi” doğrudan demokrasi anlayışına, “halkın halk için yönetimi” dolaylı demokrasi anlayışına işaret eder.

Doğrudan demokrasi köken olarak klasik Atina demokrasisine kadar geri götürülebilir. Atina demokrasisi, vatandaş statüsündeki herkesin yönetime doğrudan ve sürekli bir biçimde katıldığı bir modeldir. Kamu görevleri dönüşümlü olarak (rotasyon) veya kurayla belirlenir. Profesyonel siyasetçiler yerine halkın doğrudan katılımının esas alındığı bir siyasal düzen benimsenmiştir. Fakat elbette bu noktada unutulmaması gereken husus, Atina’daki doğrudan demokrasinin büyük çapta köle emeği kullanımı üzerinden gerçekleşmesi ve kadınların vatandaş statüsünde sayılmamasıdır. Yine de Atina demokrasisi doğrudan demokrasi arayışları açısından temel bir referans noktası olmayı sürdürmüştür. Örneğin “Toplum Sözleşmesi” isimli kitabında Jean Jacquess Rousseau “genel iradenin” doğrudan doğruya belireceği kent yönetimlerini esas kılarken, aklındaki örneklerden birisi de hiç şüphesiz ki Atina demokrasisi idi. Bugün için Atina demokrasisine benzer kurumların, örneğin “kent meclisleri” biçiminde ABD’nin New England eyaletinde ve İsviçre kantonlarında uygulandığını söyleyebiliriz. Kent meclislerinin yanı sıra doğrudan demokrasiye işaret eden başka mekanizmalardan da bahsedilebilir. Örneğin başta ABD olmak üzere bazı ülkelerde uygulanan yargıdaki halk jürisi mekanizması, klasik Atina demokrasisinde kamu işlerinin dönüşümlü bir biçimde veya kurayla halk tarafından yapılması anlayışının bugünkü bir yansımasıdır. Halk oylaması ve referandum da bir doğrudan demokrasi aracı olarak kullanılabilirler. Böylelikle seçilmiş politikacılar yerine halk kararların alınmasına doğrudan müdahil olur. Referandum yöntemi İsviçre’de geniş bir şekilde kullanılmaktadır. Bunun yanı sıra temsili demokrasilerle yönetilen ülkelerde de referandum ve halk oylaması uygulamalarına başvurulabilmektedir. Özellikle Anayasa değişikliklerinde –ülkemiz de dâhil olmak üzere- birçok ülkede bu yola başvurulur. Veya İngiltere’nin 1975’te Avrupa Topluluğu’ndan çıkıp çıkmaması veya Kuzey İrlanda Barış anlaşması gibi önemli siyasi kararlarda da bu yönteme başvurulmaktadır. Fakat referandum veya halk oylaması yönteminin her daim demokrasi ile bağdaşmak durumunda olmadığı da dile getirilmektedir. Bu durum “çoğunlukçuluk” örneklerinde özellikle ortaya çıkar. Çoğunlukçuluk, oy verme kapasitesini haiz topluluk içerisindeki çoğunluğun desteğini alan, yani temsil gücünü kazanan siyasi öznenin, diğerlerinin temel haklarını da ihlal edecek şekilde işlemler gerçekleştirmesidir. Örneğin ifade özgürlüğü referandum kararı ile sınırlandırılabilir mi? Referandumda % 80 oranında “evet, sınırlandırılabilir” çıktığında, mevcut hükûmetin bu doğrultuda hayata geçirdiği uygulamalar demokratik meşruiyete sahip olur mu? Yoksa ifade özgürlüğü gibi doğal haklar mantığı içerisinden türeyen bir özgürlük, nüfusun yüzde 80’i onay verse de sınırlandırılamaz mı? Bu gibi sorular doğrudan demokrasi anlayışı açısından tartışma konuları olarak öne çıkmaktadırlar. Kısacası referandum ve halk oylamasına dayanan demokrasilerin plebisitçi demokrasilere dönüşme potansiyelleri vardır. Plebisit de kelime anlamı olarak halk oylaması anlamına gelir. Fakat plebisitçi demokrasi dendiğinde daha çok kitlelerin demagoglarca manipüle edildiği, otoriter yönelimlere popülist bir cila veren siyasal süreçler anlaşılmaktadır.

Fakat elbette ki çoğunlukçuluk sadece doğrudan demokrasi için değil, dolaylı demokrasi için de bir tehlikedir. Dolaylı demokrasinin en somut hâli olan temsili demokrasilerde toplam oyların %50’den fazlasını alan her istediğini yapabilir mi? Sınır hangi noktada çekilebilir? Dolaylı, ya da temsili demokrasi çoğunlukla bu sınırlarla ilgilidir. Bu sınırların önem arz etmesi çok temel bir mesele ile ilgilidir: Halk ile halk adına yöneten siyasetçi arasında bir mesafe vardır ve bu mesafenin hangi araçlarla donatılacağı, siyasetçinin meşruiyetini koruyabilmesi için halk iradesinin somut olarak nasıl temsil edileceği esas tartışma konusu hâline gelir. Halk bir süreliğine kendisini yönetecek olanı seçer, bunun dışında bir güç ve otorite kullanmaz, gücü ve otoriteyi seçilene devreder. Bu nedenle seçilenlerin erk ve otorite kullanımlarının sınırlandırılması, erki kötüye kullanmasının engellenmesi gibi mevzular her zaman için sonuç itibariyle halka olan erk ile temsili düzeyde kazanılan erk arasındaki ilişkinin nasıl kurulduğu ile ilgilidir. Seçilmiş olan belirli bir süre için olsa da her istediğini yapabilme hakkına sahip midir? Sınırlar nerede ve nasıl belirlenir? Daha önceki bölümlerde de sıklıkla belirttiğimiz gibi, temsili demokrasi modelinin günümüzdeki en yaygın ve baskın uygulama biçimi olan liberal demokrasi modelinde bu durum hükûmet erkinin kurumsal mekanizmalar ile sınırlandırılması üzerinden düzenlenir. Hükûmetin sınırlandırılması üç temel mekanizma üzerinden sağlanır:

Anayasal demokrasi: Liberal demokrasileri bağlayan temel bir yasa olarak anayasalar devlet organlarının görev, sorumluluk ve işlevlerini belirler ve yönetimle bireyler arasındaki temel ilişkileri düzenler. Bunlar büyük oranda hükûmetin nasıl işleyeceğini belirten –İngiltere ve İsrail dışında- yazılı metinlerdir. Devlet otoritesi bu temel yasa ile sınırlıdır.

Denge ve fren: Hükûmet otoritesinin kullanımı çeşitli kurumlar arasında dağıtılmıştır. Bu işlevsel otorite fragmantasyonunun nedeni iktidarın tek bir mevkide yoğunlaşmasının önüne geçmektir. Liberal demokrasilerde güçler birliği değil, güçler ayrılığı prensibi üstündür.

Hükûmetin yetkileri bireylerin ve sivil toplumun dokunulmaz hakları ile sınırlandırılmıştır. Bu haklar basın, fikir, inanç ve örgütlenme özgürlüğü gibi temel hakları içermektedir. Bu, liberal demokrasilerin çoğunluğa dayalı seçim sisteminin çoğunlukçuluğa dönüşmesini engeller. Çoğunluk oyuyla yönetime gelenlerin karşılarında azınlıkların da sahip olduğu dokunulmaz haklar silsilesinin varlığı, çoğunlukçuluğu, yani hükûmet iradesini kullananların arkalarındaki çoğunluk oyuna dayanarak otoriterleşmesini önler.

Hiç şüphesiz ki temsili demokrasilerin en önemli meşruiyet temeli uygulanabilirlikleridir. Vatandaşlar arasında yüz yüze iletişimin mümkün olduğu Atina veya Jean Jacquess Rousseau’nun Cenevre’si gibi şehirlerde doğrudan demokrasi modelini uygulamak kolaydır. Hâlbuki kalabalık ve karmaşık modern toplumlarda bu mekanizmalara işlerlik kazandırmak çok daha zordur. Bu kadar kompleks toplum yapılarında her kararın halka sorulması son derece hantal ve neredeyse işlemez bir siyasal sistemin ortaya çıkmasına yol açabilir. Bu açıdan temsili demokrasi daha uygulanabilir ve gerçekçi bir model olarak karşımıza çıkar. Fakat öte yandan, özellikle 1960’lardan itibaren temsili demokrasinin katılım açısından yetersizlikleri giderek daha fazla eleştirilir hâle gelmiş ve insanlarda karar mekanizmalarına katılım talebi artmıştır. Modern bürokrasini ve siyasetçilerin yarattıkları düş kırıklıkları siyaset olan inancı derinden sarsmış ve temsili demokrasilerin temel mekanizması olan seçimleri özellikle liberal batı ülkelerinde ciddiye alınmayan bir mekanizmaya indirgemiştir. Bugün için seçime katılma oranının bu tip ülkelerde giderek düştüğünü gözlemlemek mümkündür. Hatta öyle ki bugün için ABD’deki en saygın üniversitelerden birinde temsili demokrasinin yerini alabilecek daha zahmetsiz ve yaklaşık aynı sonucu ortaya çıkaracak kamuoyu yoklaması modelleri üzerinde çalışılmaktadır. Fakat öte yandan, özellikle bilgi teknolojisinin gelişmesiyle birlikte bilgi paylaşımı ve alternatif karar alma mekanizmaları açısından yeni olanaklar ortaya çıkmış ve bu da doğrudan demokrasiyi yeniden düşünülebilir hâle getirmiştir. Dolayısıyla demokrasi alanında tartışma ve alternatif arayışlar varlıklarını sürdürmeye devam etmektedir.

KAYNAK:  https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20_21_Guz/siyaset_bilimine_giris/10/index.html

Abone Ol 

bdllhcngz

Masal-hikaye-şiir ve kurgu sanatçısı,kurulması planlanan Türkiye Sanat Kurumu'nun (TÜSAK) fikir babası,araştırmacı,yazar,bilim adamı,uluslararası süper model,halterci. Öğretmen bir baba ve ebe bir annenin 3. çocuğu olarak 1983 yılında o zamanlar Sinop'un Boyabat ilçesine bağlı Saraydüzü köyünde doğdu.İlk öğrenimine 1989'da buradan taşındıkları az ilerdeki,babasının tayin olduğu Çorman Köyü İlkokulu'nda başladı.1990 yılında sanat hayatına başladı.Televizyondan dinlediği masallardan ve hikayelerden etkilenerek masal ve hikaye kurguları yapmaya başladı ve bir dizi masal ve hikaye yaptı ancak bunları kağıda geçirmedi.Ayrıca alışılmış çocuk oyunları oynamak yerine kendi aklından çocuk oyunları türetti ve bu oyunlar arkadaşları tarafından da ilgi gördü.Böylece çok küçük yaşta yaratıcı zekasını çevresine gösterdi.Öğrenimine 1992 yılında babasının tayini dolayısıyla taşındıkları Boyabat İlçesi Hamit Tekin İlköğretim Okulu'nda devam etti.1994 yılında şiir yazmaya başladı ancak şiirlerini yazdığı kağıtlar bir süre sonra kayboldu.Bir süre sonra şiir yazmaya devam etti.1997'de ilköğrenimini tamamladı ve orta öğrenimine buradaki Sağlık Meslek Lisesi Tıbbi Sekreterlik Bölümü'nde devam etti. Buradan 2001'de mezun olunca tıbbi sekreter ünvanı ile devlet memuru olarak atanması gerekirken devlet kurumlarına memur atanması ile ilgili kanun değiştirildiği için devlet memuru olarak atanması yapılmadı. 2002'de ehliyet aldı. Aynı yıl Gazi Üniversitesi Büro Yönetimi ve Sekreterlik Bölümü'ne girdi. Bu sıralarda önce Kültür Bakanlığına sonra da Başbakanlığa mektup ve dilekçe yoluyla yaptığı Türkiye Sanat Kurumu'nun (TÜSAK) kurulması önerisi kabul edilerek bu konuda çalışma başlatıldı. Bu bölümden onur listesine girerek 2004'de mezun oldukdan sonra 2008'de Anadolu Üniversitesi (Açıköğretim) İşletme Fakültesi İşletme Bölümü'nde lisans eğitimini tamamladı. 2009'da Boyabat'da İş-Kur'un düzenlediği Lambri Kaplamacılığı Kursu'na girdi ve sertifika aldı. 2009 Eylül Ayında Askerliğini Rize Merkeze bağlı Çaykent Beldesi'nde kısa dönem Jandarma eri olarak yaptı. 2010'da sosyal medya ve paylaşım siteleri aracılığı ile yüz modelliği yapmaya başladı. Boyabat İhlas Pazarlamada 45 gün su arıtma sistemi ve temizlik robotu pazarlamacısı olarak çalıştı ancak pazarlamacılık işini yürütemediğinden ayrılmak zorunda kaldı. 2010'da şiirlerini antoloji.com şiir sitesinde toplamaya karar verdi ve burada açtığı hesabında şiirlerini ve çeşitli konulardaki görüşlerini yayınlamaya başladı. Facebook isimli sosyal paylaşım sitesinde hesap açtı ve uzun yıllar kurduğu Türk ve İslam Dünyası Kültür Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği hayali için bu sitede bu dernek ismiyle sayfa açtı. Aynı yıl Ahmet Yesevi Üniversitesi'nde master yapmaya hak kazandı ancak maddi imkansızlıklardan dolayı master yapamadı. Ardından değişik sitelerde hesaplar açtı ve hem sanat hem de araştırmaya dayalı paylaşımlar yapmaya devam etti. Botsvana Cumhuriyeti üniversitelerinden Gazipaşa Üniversitesi'nde alanında uzaktan öğretim yolu ile master, doktora yaptı. Yardımcı doçentlik, doçentlik ve profesörlük ünvanlarını kazandı. Ancak Gazipaşa Üniversitesi'nin denkliği ve kurumsal kişiliği Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK.) tarafından, resmi olarak kabul edilmediği için Gazipaşa Üniversitesi'nde kazandığı bu ünvanlarını kullanmamaktadır. En Başarılı ve İstikrarlı Devlet Siyasi Sistemi isimli videoları kendi adına profesör doktor ünvanı ile sosyal medya aracılığı ile yayınlanmıştır. İlgilendiği meslekler ve işler ile ilgili videoları ve diğer paylaşımları sosyal medyada ilgiyle takip edilmektedir. Halter dalında sporcu lisansı sahibidir. ( Gazipaşa Üniversitesi / BC. Gazipaşa Üniversitesi )

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu